Anılar
Kâh kaçtığımız, kâh kovaladığımız; kâh hüsran, kâh huzur; kâh pişmanlık, kâh memnunluk… Bazen unutmak istediklerimiz, bazen de hatırlamak… Kimi vakit güç, kimi vakit zayıflık: Anılar… Bazen dost meclislerinde hasbıhal mevzusu, bazen sessiz gecelerde efkâra sebebiyettir, anılar... Ders çıkaramadıklarımızı kötü, tekrar yaşamak istediklerimizi ise iyi hatırlarız. İyi de olsa kötü de olsa ıstırap verir, anılar. Çünkü kimini yaşamamış olmak isterdik, kimini ise tekrar tekrar yaşamak… Lakin ikisinin de mümkün olmadığını bildiğimiz içindir, bu ıstırap, bu hüsran… Yine de kaçamayız, anılardan. Veyahut kaçmak istemeyiz... Bir yandan unutmak isteriz, diğer yandan hatırlamak için zorlarız hafızamızı. Biliyoruz ki anılar, umutlarımızdır. Biliyoruz ki an geçici; anılar kalıcıdır. Biliyoruz ki yaşlandıkça, kendi kendine zenginleşen sermayedir, anılar. Bir parçamızdır, ne koparabileceğimiz ne de atabileceğimiz… Bir koku olabilir, anımız. Bir suret, bir ses, bir gözyaşı, bir his... Sadece bedenen yaşadıklarımız değil; ruhen yaşadıklarımız da yazılır, anı defterine.
Dün, anı; yarın, hayaldir. Zıt göründükleri kadar
yakınlardır. Dün yaşananlar, yarın yaşanacaklara giden yol değil midir? Dün,
bugünü hayal görürdük. Bugün ise dünü anı görürüz. Dünden çıkardıklarımızla
yarını inşa etmiyor muyuz? Bugün, sadece bir köprüdür, bizi ya dünün keşke’lerine
götürecek ya da yarının iyiki’lerine…
Evet, anılar her zaman ıstırap verir. Evet, iyisi de kötüsü
de… Ne telafisi olacak ne de geri dönüşü. Bırakalım kalsınlar böyle. Bırakalım
bazen mutluluk, bazen de hüsran getirsinler. Çünkü geçmişle savaşmanın tek
getirisi, geleceğe karşı zayıf kalmaktır. Yarının da birgün geçmiş olacağını; başka
bir yarında anı olarak göreceğimizi unutmayalım.
İyiki’lerin, keşke’leri def ettiği kabarık bir anı
defterinizin olması duasıyla, güzel günleriniz olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder