Geceler
Bazen sonsuzluk
bazen de bir son gibidir, geceler. Hiç bitmeyecek gibi başlayan ve hiç başlamamış
gibi biten; bazıları başlı başına bir dert bazıları ise son bir çare; kimi
vakit bir hüznün kimi vakit ise bir mutluluğun timsali, geceler… Kimine göre
güneşin batışından ibaret, kimine göre ayın doğuşundan; kimine göre karanlığın
çöküşü, kimine göre aydınlığın doğuşu… Geceler…
Şairlerin,
şiirlerini; yazarların, romanlarını; müzisyenlerin, bestelerini; aşıkların,
sevdalarını; kavuşamayanların, vuslatlarını harmanladığı zamandır, geceler.
Sırdaştır,
geceler. Yalnızlığımıza yalnızlık katan gecelere nasıl da anlatırız mutluluğumuzu,
hüznümüzü, acılarımızı, özlemlerimizi, kederlerimizi ve sırlarımızı… Gökyüzünde
beliren her bir yıldızı nasıl da ortak ederiz, hayatlarımıza. Dilimize dökemediklerimizi
yüreğimizle nasıl da anlatırız, gökyüzünde duran her bir cisme. Saatler sonra kaybolacaklarını
ve bir daha ki gelişlerinde bırakın anlattıklarımızı hatırlamalarını bizi bile
unutacaklarını bildiğimiz şu yıldızlara ne de çok şey anlatırız. Bunları bildiğimiz
içindir belki de bu kadar haykırış ve yakarış. Bizi anlamadıklarını bildiğimiz
içindir, mutluluklarımızı anlatıp kıskandırmaya çalışmak veya hüzünlerimizi paylaşıp
kendimizi acındırmak…
Bir de dilimize
sülük gibi yapışan bir deyim vardır: İyi geceler! Geceler, zaten her zaman
iyidir. Çünkü kısa da sürse uzun da sürse, acıyla da dolu olsa mutlulukla da taşsa
sadece ‘Siz’ varsınız, gecelerde. Kendinizle konuşur, kendinizi dinlersiniz.
Kendiniz sorar ve yine kendiniz cevaplarsınız. Kuru kalabalıklardan sıyrılıp ‘Kendiniz’
olduğunuz tek vakittir, geceler. Bu yüzden ‘İyi geceler.’ bir temenni veya
dilek değil, saf bir gerçektir.
Kendiniz
olabileceğiniz bolca geceleriniz olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder