Hanefilik
Hanefilik
Gerçek ismi
Numan Bin Sabit olan Ebu Hanife önder kabul edilir. Irak’ın Kufe şehrinde 699
yılında dünyaya geldi ve 767 yılında vefat etti. Yani Peygamber Efendimizden 67
yıl sonra dünyaya geldi. Kendi eliyle yazılan herhangi bir kitabı ya da yazısı
yoktur. Talebeleriyle yaptığı istişareler sonucunda uzun uzun süreler
tartışmaların neticelenmesi ve fetvaya dönüşmesiyle birlikte karara bağlanırdı.
İkinci nesilden talebeleri, çıkarılan fetva ve kararları kitaplaştırmaya
başlamış ve bu da mezhebin kurumsallaşmasına büyük etkide bulundu. Zira ne Ebu
Hanife’nin ne de birinci nesil öğrencilerinin mezhep kurmak gibi bir amacı
olmadı. Vefatından bir nesil sonra mezhep halini almıştır.
Mezhebin çok yaygınlık kazanmasının ve kısa sürede benimsenmesinin birçok
sebebi vardır. Belki de en temeli şudur ki, Abbasilerin kurumsallaştırdığı
kadılık sistemini kadılkudat makamıyla geliştirmek istemesi ve bunun için de
nitelikli personellere ihtiyaç duymasıdır. Zira o dönemlerde Irak tam bir bilim
merkeziydi. İlimin yükselmeye başladığı, birçok ticaret yolunu barındıran,
eğitim seviyesinin çevre ülkelere nazaran iyi durumda olması ve Ebu Hanife’yle
birlikte öğrencilerinin burada yetişmesi, devletin fayda sağlayacağı bir
potansiyel taşımıştır. Birçok bölgeye gönderilen kadılar bu mezhepten
çıkmasıyla birlikte geniş coğrafyalara yayılma fırsatı bulmuştur.
Genel kabul görmesinin bir başka sebebi ise re’y ve içtihadı ön planda tutmasıydı.
Aynı zamanda Arap topluluklarının baskın örf ve adetlerini yumuşatıyor olması
da yayılmasında büyük bir etkiye sahip oldu. Bunları bir silsile halinde
sıralamak gerekirse, yeni fethedilen bölgelerde İslamiyet’le yeni tanışan
halkların toplum içerisinde yaşadıkları sorunlara farklı ve tutarlı çözümler
getirmiş olması, Osmanlı ve Selçuklu gibi büyük devletlerin resmi mezhebi
olması, yine Osmanlı hukuk sisteminde Hanefilik’in fıkıh doktrinlerinin yer
alması ve daha sayılabilecek birçok sosyo-ekonomik sebeplerle birlikte
Hanefilik çok popülerlik kazanmış ve geniş coğrafyalarda benimsenmiştir.
Günümüzde aynı etkiye sahiptir çünkü Sünni kesimin %56’sı Hanefi mezhebine
tabiidir.
Mezhepleşme amacıyla değil, dini mevzularda var olan boşlukların doldurulması
gayesiyle başlayan bu süreç, bu boşlukları en iyi şekilde araştırıp dinle en
uyumlu çözümler getirmesiyle birlikte bir ekol olmuş ve sonucunda kurumsallaşıp
mezhep halini almıştır. Elbette bu sürecin mezhep haline gelmesinin temel
sebebi İslamiyet’in geniş coğrafyalara farklı topluluklara ve kültürlere
ulaşmış olmasıyla birlikte farklı yorumların oluşması sonucunda antileri ortaya
çıkmış ve isimleşmeyle birlikte bir tebaanın benimsediği bir mezhep halini
almıştır.
Çağdaş İslam
Hukukçularından Muhammed Yusuf Musa, Ebu Hanife’nin beş temel esasından
bahseder:
1-
İbadet
ve muamelatta kolaylık
2-
Fakir
ve zayıf tarafı gözetme
3-
Kişinin
hukuki işlemlerini geçerli sayma
4-
Fertlerin
hürriyetini gözetme
5-
Devlet
otoritesinin devlet başkanınca temsili
Hanefilik,
fertlerin temel hak ve hürriyetlerin korunmasına çok önem verir. Zira dinin
getirdiği kurallar arasında oluşan bir boşluk ve eksiklikten kaynaklı çatışma
çıkması halinde kişilik haklarını ön planda tutar. Keza gayrimüslimlerinde
temel haklarına saygı göstermiş olması da İslamiyet’e geçişlerde büyük etkiye
sahip olmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder