İspanyol Gribi/Salgını
İspanyol
Gribi/Salgını
Öncelikle bu
gribin ne olduğu ve hangi virüsün bir alt dalı olduğunu incelemekte fayda
vardır. İspanyol Gribi, 1918-1920 yılları arasında yaşanan bir salgındır. Domuz
gribinin (H1N1) ölümcül bir alt türüdür. İspanyol Gribi, 18 ay gibi bir sürede
500 milyondan fazla kişiye bulaşmış ve 50 milyon dolaylarında insanın ölümüne
yol açmıştır. Burada belirtilen 50 milyon net olmamakla birlikte biraz da
iyimserdir. Zira bazı kaynaklara göre 50-120 milyon civarında insanın ölümüne
yol açmıştır. Böylesi büyük bir etkiye sahip olması, onu dünya tarihinde gelmiş
geçmiş en büyük salgınları arasına yerleştirmiştir. Burada dikkat edilmesi
gereken iki husus vardır. Birincisi, salgının yaşandığı tarihtir. Bakıldığı
zaman 1918-1920 yılları I. Dünya Savaşı’nın bittiği zamana denk gelmektedir.
Birçok tarihçiye göre etkisi o kadar geniş ve şiddetli bir salgının büyük devletler
arasında yaşanan savaşları etkilememesi mümkün değildir. I. Dünya Savaşı’nın
bitmesine birçok sebep etki etmiştir fakat bu salgının etkisi de azımsanacak
kadar az değildir. İkinci husus ise gribin etkilediği insanların yaş
aralıklarıdır. Bilinen birçok virüsün aksine İspanyol Gribi, zayıf, yaşlı ve
çocuklardan ziyade sağlıklı ve genç erişkinleri etkilemiştir. Bahsedilen ikinci
husus aslında birinci hususla da fazlasıyla iç içedir.
Tarihçesi ve
etimolojisine geçmeden önce burada yanlış bilinen bir bilgiyi düzeltmek
gerekir. İsmine bakıldığında İspanya’da çıktığı düşünülebilir fakat İspanya’da ortaya
çıkmadı. 11 Mart 1918’de Amerika Birleşik Devletleri’nin Kansas eyaletinde
tespit edildi. Aynı yılın Ekim-Kasım aylarında ise Osmanlı dahil dünyanın dört
bir yanına yayıldı. İspanya’da ortaya çıkmamasına rağmen neden İspanyol
Gribi ismini aldı? Öncelikle hatırlatılması gereken bilgi, İspanya I. Dünya
Savaşı’na katılmadı. Savaşa katılan tüm Avrupa devletlerinde askeri sansür
varken İspanya’da yoktu. Serbest medya hâlâ aktifti. Salgının ABD’de ortaya
çıkması ve hızla yayılmasıyla birlikte birçok devlette kırmızı alarm verildi.
Ancak savaştaki devletler bu durumu önemsemedikleri için ve medyanın sansürlenmesi
nedeniyle halka duyurulmadı. Gribi kamuoyuyla paylaşan ilk devlet İspanya
olunca adı da bu şekilde tarihe geçti.
Salgın, üç
dalga şeklinde yaşandı. Birinci dalgada hızla yayılmasına rağmen ciddi bir etki
bırakmadı. Birinci dalganın zayıflamasıyla birlikte salgının atlatıldığı
fikrine kapılan insanlara ağır darbeyi ikinci dalga vurdu. Bu dalgayla birlikte
can kayıpları hızla arttı ve bununla birlikte salgınla mücadele daha fazla
ciddiye alındı. Zirveye ulaşan salgın birçok ülkeye ağır darbeler indirdi. Bilhassa
en çok etkilenen devlet Hindistan oldu. Burada 17 milyon kişi yani ülke nüfusunun
%5’i bu hastalıktan öldü. Amerika’da nüfusun %28’i etkilendi ve 675.000 insan
öldü. Britanya (İngiltere) ve Fransa’da 650.000’i aşkın insan öldü. Osmanlı’da
bu gripten kaç kişinin öldüğü bilinmemektedir fakat sadece başkent İstanbul’da
6.403 kişi hayatını kaybetti. Yine bu salgın döneminde bazı önemli kişilerin de
virüse yakalandığı kayıtlara geçti. Max Weber, İspanya Kralı XIII. Alfonso,
Gustav Klimit gibi… Kayıtlara göre Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a gitme hazırlıklarını
yaparken hastalığa yakalandı ve gribi Beşiktaş’taki evinde atlattı. Nazım Hikmet
gibi bazı yazar ve şairlerin yazı ve şiirlerine konu olduğu da görülmektedir.
Dönemin koşulları
ve imkanları düşünüldüğünde böylesi öldürücü güce sahip bir virüsle nasıl
mücadele edildi ve nihayetinde kazanıldı? Elbette birçok önlem alınmakla
beraber ilaç çalışmaları yürütüldü. Dünyanın her yerinde tıp dünyası bu işe
kafa yordu. Çoğu zaman ilacın bulunduğu iddia edildi fakat hiçbiri işe yaramadı.
Hatta birçok insanın bu çalışmalar neticesinde öldüğü de bilinmektedir. Burada
bahsedilen ilaç deneyleri tahmin edilir ki doğaçlamaydı. Çünkü dünya henüz bu
konuda ciddi bir tecrübeye sahip değildi. Bununla birlikte salgının yayılım
hızı çok yüksekti. Hem yeni yeni globalleşen bir dünyada ortaya çıkması hem de
I. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle beraber milyonlarca askerin cephelerde ayrılıp
memleketlerine dönmesi salgının çapını bir hayli genişletti. Bu sebeple
tedbirler de salgının ilk dönemlerinde pek işe yaramadı. Doğaçlama ilerleyen
deneyler birçok insanın ölümüne sebep oldu. Örneğin ateşi çok yükselen
hastalara yüksek dozda aspirin verilmesini kararlaştıran bazı devletlerde bu
insanların iç kanamayla öldüğü görülmüştür. Salgın, ilk 6 ayda 25 milyon insanın
ölümüne yol açtı.
Bu dönemde
alınan bazı tedbirler şöyledir:
-
Okullar
kapatıldı.
-
Sinema
ve tiyatrolar kapatıldı.
-
Pazar
ayinlerinde vaazlar en fazla 5 dakika sürdürüldü.
-
Sokaklar
ve kiliseler dezenfekte edildi.
-
Durumu
iyi olmayan hastalara sabun ve su imkanları verildi.
-
Kanalizasyon
çalışmaları hızlandırıldı.
-
Gazetelerde
salgınla ilgili kamu spotları yayınlandı.
-
Gripten
ölen insanlar için ayrı mezarlıklar yapıldı.
-
Cenaze
törenleri yasaklandı.
Gibi daha birçok
tedbir önlem alındı. Elbette ki en önemli tedbirler sosyal mesafe, maske ve hijyen
oldu.
Virüsün belirtileri
şöyledir:
-
Burun
kanaması
-
Zatürre
-
Ensefalit
-
40
dereceyi geçen ateş
-
Böbrek
problemleri
-
Koma
Gibi belirtiler
vardır.
Burada ortaya
çıkan soru şu olabilir: Salgın nasıl sona erdi? İki yıla yakın süren bu salgın
aşı veya ilaçla sona ermedi. Salgından sonra çalışmalar yıllarca sürdü ve
deneyler yapıldı. ‘’Bu hastalığa neden olan influenza virüsü çeşitli
mutasyonlara uğrayarak daha az ölümcül bir seyir izlemeye başladı. Artık mevsimsel
grip salgınlarıyla anılan bu virüsün en sık karşılaşılan alt türleri tespit
edilerek grip aşısı içerisine dahil edildi. İspanyol Gribi döneminde ölümlerin önemli bir nedeni olan İspanyol Gribi üzerine eklenen bakteriyel zatürre olguları ise günümüzde uygun antibiyotik tedavisi ile kontrol altına alınabilen hastalıklardandır."
Yorumlar
Yorum Gönder